26 Mart 2016 Cumartesi

Özlediğim için...

Hayatımda en ağır basan duygu

özlemek!



Gökyüzü açık, berrak...Gün sarı-beyaz, ellerim soğuk.

Bugün en çok çocukluğumu özledim. Ne de çok zamanım varmış.Gün anlamlı ve uzunmuş! Bitmesi için bir kenarda beklerken, çocukça duygularımla ne çok şey büyütürdüm içimde. Çocukluğumdan yanıma almak istediğim birkaç duygu var. Belki bir kaç insan. Bir kaç müzik, birkaç koku.



Yorgunluğum insanlardan. Oysa bir odanın içinde ömrümü sonlandırabilsem. Daha çok insan tanımadan, iyi olanları unutmadan. Korkmaya mı başladım yoksa? Tedirginliklerim hayal kırıklıklarımdan mı oluşuyor? Yaralarımı sarmayışım, hatırlamak için mi?



Her yara yakışır mı insana? Yaşanmışlık olarak kabul edilirse eğer ki, yüzümüze bakınca görünür mü izleri? Hep çocuk kalmak isterken yararlımız mı büyütüyor bizleri?

Bilseydim eğer büyümenin acı olduğunu, her tecrübenin bir insanı götüreceğini ve her adımın bir insanı getireceğini, bilseydim eğer gidenlerin ömrümden götüreceğini ama geride kalmanın zorluğunun tek başında yaşanılamadığından yeni birinin geleceğini, bir odaya kapanırdım. Henüz ilk gidenden itibaren... "Kendime ait bir oda..."



Ait olduğum bir yer yok. Ait olduğum bir beden yok. Ait olduğum bir hayat yok. Bir hatıraya ait hissediyorum kendimi. Bir yaşanmışlığa. Öfkeye, tutkuya, aşka, acıya, vedaya... Yaşadığım tüm duygulara ait hissediyorum ama yaşayacaklarıma değil. Artık her girdiğim hayata misafir olarak gidiyorum. Kendimce ilk koşulum "çok fazla kalmayacağım!" çünkü biliyorum çok fazla kalırsam onun gidişini göreceğim, çok fazla kalırsam kaybedişleri yaşayacağım, kalbim acıyacak daha fazla, yitireceğim. Belki ölümü göreceğim, belki uçuşu. O yüzden çok fazla kalmayacağım.



Şimdi ise tek hissettiğim özlem...Belki de en iyisi böyle. Şu an penceremden gökyüzüne bakarken sadece özlüyorum...














Hiç yorum yok: